Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Aralık 2011 Salı

Vaz - geç hadi !

Ben ondan vazgeçemeyeceğim.Onu sevmekten vazgeçebilirm belki ama  ondan vazgeçemeyeceğim.Onun yaşadığından haberdar olduğum sürece ondan vazgeçemeyeceğim.Bir zamanlarda olsa var olduğunu bildiğim için, benden hoşlanmadığı için, beni sevmediği için, benimle nefes aldığı için, benim var olduğum evrende yaratıldığı için, her gece rüyalarıma girdiği için, daha önce onun canını acıtanlar olduğu için, onun canını acıtanların canını acıtmayı istediğim için, bana kendini sevdirdiği için, içtiğim yerden su içtiği için, yediğim yerden yemek yediği için, benim gezdiğim yollarda yürüdüğü için, benim kokladığım çiçeği kokladığı için, gözleri olduğu için, kulağı olduğu için, saçları olduğu için, bir ruha sahip olduğu için, o ruhu sığdıracak bir bedene sahip olduğu için, güzel koktuğu için, güzel baktığı için, yere bastığı, göğe baktığı için, beni düşündüğünü düşündüğüm için, o olduğu için ondan vazgeçemeyeceğim.Ama benden vazgeç dediği için ondan "vazgeçeceğim."

Yanlış Adam!

Ben doğru adam değilim.Ben hiçbir zaman doğru bir insan olamadım.Her zaman yanlışları oynadım.Bazen bu durumdan birileirne bahsettiğim de -ki onlar benim arkadaşlarım, dert ortaklarım olur.-bana yanlış olan sen değilsin onlar dediler.Bunu bir kişiden duyarsanız inanabilirsiniz.İki kişiden duyarsanız biraz sarsılsanızda inanmaya devam edersiniz.Üçüncü defa duyarsanız inancınızı yitirmeye, şüphe etmeye başlarsınız.Dördüncü defa duyduğunuzda ise artık inancınızı  tamamen yitirirsiniz.Gerçekte söylenilen : "Hayır sen doğru insansın, ben yanlış insanım." tümcesinin tamamen yalan olduğuna kanıt getirirsiniz.Çünkü herkes yanlış insan, sen doğru insan olamazsın.Bu durumda bir karmaşa ortaya çıkar.Bunları yaşadım ben.Birilerinin ben hep yanlış zamanda, yanlış yerde, yanlış şekilde, "yanlış adam-larla" karşılaştım dediklerine şahit oldum.Peki ya ben ? Diye sorduğumda aldığım cevabı tahmin etmek zor olmamalı.Evet, sen doğru adamsın ama ben yanlış insanım-larla karşlıştım.Çelişkiler...Hayatım hep çelişkilerle doldu.Kendimi kaos içinde bulmaya alışmaya başladım.Anlamıyorum, ya karşıma hiç cesaretli insanlar çıkmadı ya da ben insanların cesaretini kırıyorum.Gün geçtikçe kendimin farkına varıyorum.Neyin ne olduğunu, ne olduğumu kavramaya başladım.Aklımın havalarda olduğunu, haddinden fazla yükselişe geçtiğini yeni yeni keşfetmeye başladım.İnsanların hep "önce ruh, iç güzelliği; konuşması iyi olsun, etkileyici olsun fiziksel özellikler önemli değil." yalanına kandım.Kendime ona göre yön vermeye çalıştım.Hep yanıldım, yanıla yanıla en sonunda şimdilerde kafama dank etti.Yok öyle bir şey.Ne iç güzelliği ne de konuşmayı bilen "insan" olmak yetmiyor.Bunu söyleyenler kendilerine iyi bahane bulmuşlar.Gerçekten iyi ve inandırıcı bahane.Kendilerine uygun tipde insan bulamayınca dayamışlar, ben yanlış insanım, zaman yanlış, ben seni arkadaş olarak görüyorumu.Biz de , en azından ben de yemişim her seferinde bu numaraları.Artık gözüm açıldı desem yalan olur.Biliyorum yine birisi çıkacak karşıma, alacak aklımı, bir güzel kandıracak beni bu numaralarla.Biliyorum çünkü her ne kadar düşünce olarak olgunluğa ulaşmış olarak görsem de kendimi, hissiyatım hâlâ bir ergeninkiyle aynı.Biliyorum çünkü ben hiçbir zaman doğru adam olamadım.Biliyorum çünkü ben yanlış adamım!

17 Aralık 2011 Cumartesi

Olmayacak Dua'nın Amini..

Hani bir şok anı olur ya...Bir anda kitlenip kalırsın.Nefes alıp almadığından bile haberdar değilsindir.Hava çok sıcaktır ama üşüyosunuzdur.Parmak uçlarınız donarken, avuç içleriniz terliyodur.Saçlarınızın bi anda beyazlayacağını sanarsınız.Baş ağrısından öleceğinizi...Gözlerinizi kapatmaya korkarsınız, kapatınca bir daha açamayacağınızdan endişelenirsiniz...Günün aydınlığı size kapkaranlık gelir.Güneşin üstüne perde çekilmiş gibi...Sis çökmüştür zihninize.Her şey bulanık...Silkelenip kendinize gelmeyi isterseniz, beceremezsiniz.Çığlık atmak...Çığlık atmak istersiniz.Sesinizi herkese duyurmak istersiniz.Bir gayretle açarsınız ağzınızı avaz avaz bağırmaya niyetlenerek...Ama bir türlü çıkmaz o ses ağızdan.İçiniz parçalanıyordur bağırmaktan.Ama kimselere duyuramıyorsunuzdur sesinizi.Ağlamak istersiniz, hüngür hüngür ağlamak...Ama ne bir göz yaşı damlar gözünüzden, ne de dudağınızda bir bükülme...Felç geçirmiştir ruhunuz...Ne olacağını, ne yapacağınızı bilemezsiniz.Tek bildiğiniz şey bu şok anını beklediğinizdir.Ama zamansız gelen bir yağmur gibi alt etmiştir gelmişinizi geçmişinizi...Islatmıştır sizi şemsiyesi delik genç bir ergen gibi...Korunmaya çalışırken, sizi en sağlam yerinizden vurmuştur.En fazla acıtanıda birgün bunun olacağından emin olarak, böyle olacağını bilerek kendini kaptırmandır.İki ucu boklu değnek vardır elinde şimdi.Ne taraftan tutarsan tut, pisliğe bulaşacaksındır.Sana kalan bir şey de yoktur artık...O pisliği yapan sensindir ve yaptığın gibi avuçlayacak olan da sensindir.

14 Aralık 2011 Çarşamba

Anlarsan..

Ne zaman ona baksam içimde bir şeyler oluyor.Bir anda üşüyorum, titremeye başlıyorum, aynı zamanda ellerim terliyor, başım dönüyor, karnıma ağrılar saplanıyor.Kısacası ayaküstü ölüyorum ona bakınca.Beni benden alıyor...Gözler...O kadar güzel gözleri var ki, o gözler insana işliyor, kan dolaşımını durduruyor, nabzı yavaşlatıyor..Onun gözlerine bakınca kayboluyorum içinde.Ayrı bir dünyası var gözlerinin.Kahrediyor beni...Bile bile ona bağlanmak...Bir sonunun olmadığını bile bile...Hani platonik derler ya, kendi kendine, uzaktan sevmeye...İşte öyle olduğunu bile bile...Ama elimde değil, o gözler, o saçlar, o güzel yüz, o muhteşem ruh...Olmuyor ne desem de , ne yapmsamda olmuyor...Ama olsunu da var işin.En azından onun soluduğu havayı solumak, onun yaşadığı dünya da yaşamak..O bile yetiyor bazen, umutlarımını artmasına.Hani olur da birgün, kıyamet alameti gibi yaklaşırsa bana...Derse ki benim de var sana karşı hislerim, boş değilim...İşte o zaman değişir dünyam...Ama her şeyden önce ona sormam mı gerekirdi acaba ?

12 Aralık 2011 Pazartesi

Bana efkarla tükenmemiş ümitler lazım..

Kendi kendime konuşur oldum artık.Başkaları gibi aynaya da değil, düz duvara...Aynaya bakmaya korkar oldum.Çünkü ne zaman aynaya baksam onu gördüm.Bendeki onu.İçimden söküp atamadığım, gündüz yüzlü kızı...Kimseyle paylaşamam onu.Onun içindir kendi kendime şizofren taklidi yapışım.O bendir çünkü, bütünleşmişimdir onunla.O kadar güzel ki nazar bile değmeye kıyamıyor ona...O kadar güzel ki, yıldızlar bile parlayamıyor ona bakınca...O kadar güzel ki, rüzgar bile korkuyor saçının telini oynatmaya, o kadar güzel ki yağmur bile korkuyor tenine dokunmaya...O kadar güzel ki güneş bile utanıyor doğmaya...Her şey onun güzelliği sayesinde var oluyor.Çiçekler onun güzelliğini kıskanıp açıyor, nehirler onun gözlerine inatla akıyor...Onu sadece insanlar değil, doğa bile kıskanıyor...O var diye dünye bunca yıldır dönüyor...

9 Aralık 2011 Cuma

20 saat önce

O kadar etkileyiciyi ki...Onunla konuşurken etkilenmemek elde değil.Ama onun etkileyeceği ne güzel yüzünde, ne pürüzsüz teninde ne de dalgalı  saçlarında...Öyle güzel gözleri var ki..Sanki içinin güzelliği gözlerine yansımış.Öyle temiz bir ruhu var ki...Sanki Allah onu numunelik olarak yaratmış..Öyle güzel bir aksanı var ki...Sanki sözcükler ilk onun diline üflenmiş.Öyle güzel bir bakışı var ki...Sanki her şey onun üstüne sabitlenmiş...Sanki her şey ilk onda başlamış gibi...Ona bakarken hep korkar oldum.Onun eşsizliğini kıskanan bir büyücü gelecek ve zehirli elmayı yedirecek diye...Bu canlı masal bitecek, kitap kapanacak ve çocuk uyuyacak diye...

8 Aralık 2011 Perşembe

Korkunç..

Sabaha karşı içim üşür uykumda, rüyamda seni görmüşümdür mutlaka.Ağlarken uyanırım zaman zaman, saklı düşünce bahçemin gülü koparıldığında.Hayal ederim her vakit, sabah, öğle, ikindi, akşam yatsı...Saate bakarım sen geçiyordur.Cama çıkarım simitçi senin adını bağırıyodur.Önce hoşuma gider ismini duymak, huzurla doldurur içimi..Sonra kızarım simitçiye için için adını nerden biliyor, nereden tanıyor seni..İçimi yer bitiririm, bilirim boş bırakmazlar seni.Vardır elbet herkesinde senin gibi bir kısmeti.Korkum şudur ki ; Benden başka olma sen kimsenin kısmeti...Bana kısmet ol, sevme kimseyi, eğer seversende benden başka birilerini, bunu benden uzakta yap bari.Hep korkarım ben aşık olmaktan, sana karşı bu aşk değil.Farklı bir şey...Hayranlık mı desem, bağımlılık mı bilemedim.Belki sen hiç farkında olmayacaksın ama, ben zaman zaman değil, her öğün seni sevdim..

Kendi'm

Ne menem şey bu insanlar.Kendilerini tatmin edebilmek için başkalarının hayatlarını harcamaktan hiç çekinmezler.Hiç düşünmezler karşısındakinin de duyguları olduğunu, üzülebileceğini..Bazılarıda vardır ki farkında olmadan yaparlar bunu.Mesela aşık ederler kendilerine..İltifat almak hoşlarına gider, devamlı güzel sözler, kendisini övücü kelimeler..Her birini bir bi kabul ederler.Yüceltirsiniz onları, cehennemin dibinde yeri olan insanı alır, cennetin en güzel köşesine koyarsınız.Siz sanarsınız ki bu yüceltip cennet köşeleriner sığdıramadığınız kişinin gözleri sizden başka kimseyi görmeyecek...Yanılmışsınızdır ama, oysa ki onun gözleri sadece sizi görmemiştir.Siz onu yer yüzünden alıp kanatlandırırken onun yanında gitmeyi unutmuşsunuzdur.Ve bir müddet sonra o size gök yüzünden bakıp beğenmemeye başlamıştır.Sizin kanatlandırdığınız o kişiler gün gelmiş ve sizi beğenmemeye başlamıştır.Bu sizin eserinizdir.Hakettiğinden fazla değer verdiğinizdendir.Biraz da olsa bencil olmayan insanlar hep kaybetmiştir.Kendisini ikinci plana atan, hep ikinci planda kalmıştır.Kaybetmiştir, hem de kendini acıtarak...

13 Kasım 2011 Pazar

Şans işte !

Kafamı kaldırdıp yukarı doğru, gökyüzüne baktığımda gözlerim aradıkları yıldızları görememişti.Yıldızları kapatan yoğun bir bulut tabakası vardı geceye yayılan.Ve o bulutlar arasında süzülen dolunaydan başka aydınlatan bir şeyde yoktu etrafta sokağı.Hava ayazdı, soğuk içine işliyordu.Buna rağmen üstüme bir şeyler alıp çıktım balkona.Sandalyeme oturup düşünmeye başladım.Hayatın hep bana haksızlık ettiğinden şikayet eder dururdum.Yine düşünmeye buradan başladım.Hayat bana adil davranmıyordu.Peki neydi bu adaletsizlik.Hiçbir zaman şansım dönmedi benim.En azından bana öyle geldi.Yaşadığımız zamanı bir terazi olarak düşünürsek ben ne hafif geliyordum ne de ağır.Tam ortadaydım yani.Ne çok şanslıydım ne de hiç şansım yoktu.Ama ben hep şansız olduğumu düşünürdüm.Mesela şöyle başlarsak; 2 Haziran 1991'de Adana'da doğdum.Daha doğar doğmaz bir hastalık geçirdim ve sarılık olmuşum.Ailemin anlattığına göre ölümden dönmüşüm.Aylarca hastahanelerde geçirmişim günlerimi.İğneler falan...E sonra iyileşmişim tabi.Sonra büyüyüp okul çağına geldim.Okula gideceğim ama baba mesleği dolayısıyla şehir şehir geziyoruz.Okula başlayacağım şehir ise Diyarbakır.90'lı yıllar ve benim gibi narin bir çocuk ( argo deyimiyle süt çocuğu) mevcutları 90 - 100 kişilik sınıflarda nasıl okuyacak? Bir kelime kürtçe bile bilmezken nasıl olacakta Türkçe bilmeyen bir ortamda arkadaşlık kavramını yerinde öğrenecek.Her neyse sonra ne yapıp ne edip beni bir özel okula yazdırdılar.Ne güzel değil mi? Ama bu güzellikte fazla sürmedi.Dedim ya baba memur.Yine şehir değiştirme vakti geldi.Tam da alışmışım okula, öğretmenime, arkadşlarıma.Bir sonraki durak Bursa.Yıl 1999.Eşyalarımızın ve babamın yola çıktığı tarih 16 Ağustos.Evet o günün gecesinde 17 Ağustos'a girdiğimizde gece 03.00'de deprem olduğu saatlerde babam yolda.Bursa'ya yeni girmişler.Ben ise annem ve daha 6 aylık kardeşimle beraber anneannem ve dedemin yanında Kırıkkale'deyim.O zaman yaşım küçük pek aklım ermiyor ama yine de işlerin ters gittiğinden haberdarım.Allah'a şükür babama bir şey olmuyor.Ama 30 binden fazla insan hayatını kaybediyor o depremde.Yine bir yandan şansızlığım konuşurken diğer yandan şansım dönüyor.Geldik Bursa'ya ve ben başladım okula.Neyse ilkokul fazla şans faktörü gerektirmeden ve ilk aşkımı yaşadıktan sonra bitiyor.Orta okula geliyorum.Yine okul değiştirmek zorunda kalıyorum ama şehir aynı.Sadece lojmana çıkıyoruz, eve yakın bir okul ailemin tercihi oluyor.Neyse Eylül ayı geliyor, okul başlıyor.Sınıfım ilk zamanlarda güzel geliyor.Mahalleden arkadaşlar falan da var güzel yani.Ama işin rengi sonradan koyulaşıyor tabi.Sınıfa giren öğretmen illallah çekip kaçıyor dersten.Lanet okumalar, sıra dayakları cabası...Şimdi dersiniz niye sınıfını değiştirmedin o zaman diye? Düşündüm ama çocukluk işte diğer sınıfa ayak uyduramamaktan korktum.Ve önümü açmak yerine ben önümü kapadım.Belki daha iyi yerlere gelebilecekken ben yerimde saymayı yeğledim.Kendimi körelttim, ortama uydum.Bir şekilde ortaokuldan da mezun oldum.Sınav falan derken tercih amatörlüğü sayesinde bir Anadolu meslek lisesinin elektronik bölümünü kazandım.Gittim mi? Hayır.Neden? Üniversite okumak istiyordum da onun için.Tabi o zamanlar mesleklere böyle ayrıcalıklar tanınmamıştı.Üniversitede onların hiç şansı yoktu.Şimdi çok farklı yani.Pişman oldum haliyle birkaç kez...Neyse bende yine evime yakın olan bir düz liseye kaydımı yaptırdım.Doğruyu söyleyeyim lise iyiydi yani.Eğitimi, öğretimi falan.İlk ciddi aşk acısınıda lisede yaşadım.Bir kız vardı.Güzeldi, gerçi hâla güzel.Önceleri normal muhabbete başladık.Bu arada ben çok çekingendim o zamanlar.Bir kızla bırak yüz yüze konuşmayı selamlaşamazdım bile.Anca internet sayesinde muhabbet ederdim onunla.Bayağı konuştuk.Yaklaşık 1.5 sene kadar.Sonunda açıldım ben ona, dedim durum böyle böyle.O zaman hiç beklemediğim bir cevap aldım.Bende uzun zamandır senden bunu bekledim.Ama şuan bir ilişkim var...Hayda, buyrun işte.Napsak acaba vazgeçsek mi, devam etsek mi ? Ben devam etmeyi seçtim.Biraz zaman geçti o da ayrıldı erkek arkadaşından zaten şehir dışında mıymış neymiş.E ben de bunu duyunca başladım hemen -tabiri caizse- yazamaya.Neyse benden iltifatlar, güzel sözler, aşk nameleri falan.Onun tarafında ise ne bir tersleme var ne de yok istememler var.Durumlar tıkırında yani.Fazla uzatmadan ben de artık adını koyalım bu işin dedim.İşte o zaman ki salaklık anlamadım.Sınavım var bu sene sınav bitsin ondan sonra cevabını alınca havalara uçtum.Nerden bileyim sen yedekte bir dur lazım olursa alırım demek istediğini.Sınavdan sonra bunu hatırlatınca aldığım cevap karşısında beynimden vurulumuşa dönmüştüm.Bana ben sana hiçbir zaman öyle bir şey söylemedim.Aslında ben seni istemiyordum ama üzülme diye oyaladım.Evet üzülmemek için oyalanmıştım.Ve hiç üzülmemiştim!Bu beni bayağı etkilemişti.Neyse sonra okul bitti dershaneye başladım üniversite için.Açıkcası çalışmamıştım ama sonuçta sınavdan fena olmayan bir puanda almıştım.İş tercihe gelince hâla ders alamamış olacağım ki yine beceremedim.Sağolsun Ösym başkanının gazına gelip doldurmuştum tercihleri fazladan fazladan.Aldığım puana gidebileceğim onca güzel bölüm varken ben fazla uçunca sonuçta uçuk geldi tabi.Açıkta kaldık.Hayda, üçüncü seneye tekrar dershaneye.Allah var fazla olmasada geçen seneye göre iyi çalışmıştım.Ama bu sefer sınavdan geçen seneden o kadar düşük bir puan aldım ki.Dedim artık kendime bir iş bulmanın zamanı geldi.Yapacak başka bir şey yok.Neyse işte yaptım tercihleri biraz umutlu biraz umutsuz.Sonuç geldiğinde o kadar sevindim ki...Felsefe bölümünü kazanmışım.Hem de memleketim olan Kırıkkale'yi.30 tercihte sadece tek bir Kırıkkale vardı ve o gelmişti!Şans.Eh kazanma sevinci bitince hazırlanma faslına geçiverdik.Biraz maddi sıkıntı içinde bir şekilde ulaştım Kırıkkale'ye.Sınıf ortamı güzeldi.40 kişilik sınıfta 6 erkeğiz.Hepsiyle de aram iyi bi sıkıntı yok yani o konuda.Hocalarla da aram fena değil şimdilerde.Aradan 1 ay geçtikten sonra yine üniversitenin sersemliğiyle aklımı başımdan alan bir kız oldu.Dedim Allah'ım bu sefer olsun lütfen!Sonucu tahmin etmek zor olmasa gerek.Olmadı bu da.Nedenini boşverin unutmak istiyorum.He benimle alakalı bir durumda değil.Neyse şimdi önümde daha 3.5 sene var.Bakalım bu zaman içerisinde neler olacak.Ne şanszlıklara rastlayacağım ya da şansım nasıl dönecek, dönecek mi?İşte bu benim hayatımda ki şans faktörünün çalışma şekli.İnsana ne şanslı olduğunu hissettiriyor ne şanssız.Yani terazinin tam ortasındayım.Her an hafif ya da ağır olan tarafa yuvarlanabilirim.Size demem o ki insan şansını kendi belirler.Kendinizi şansız hissettiğiniz zamanlarda o şanssızlık içindeki şansı aramaya çalışın.Eğer bulursanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.Okuduysanız teşekkürler.Okumadıysanızda şans! :)

13 Eylül 2011 Salı

Fifa 2012

Öncelikle hepinize merhaba arkadaşlar.Bloguma çok sevdiğim bir futbol oyunu olan Fifa 2012 ile başlamak istedim.Bildiğiniz gibi Ea Sports bu oyunu senelerdir geliştirerek futbol severlere sunuyor.Bu senede gelişmiş grafikleri, gerçekçi saha içi oyunu ve bunun gib bir çok yenilikle beraber yayınlanacak.Ea Sports yetkilileri ise oyun yayınlanana kadar demosunu yayınladılar ve oyuncuların bir nebzede olsa yeni oyun hakkında fikir sahibi olmalarının yolunu açtılar.Neyse bende lafı fazla uzatmadan demo linkini vereyim.
Fifa 2012'nin demosunu bu linkten indirebilirsiniz:  http://static.cdn.ea.com/fifa/u/f/fi...install_eu.zip 


İyi oyunlar..