Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
23 Mayıs 2012 Çarşamba
Renkli olmak özgürlükse, özgürüz hepimiz de!
Renkler..Sarı, mavi, kırmızı, yeşil...Renkler varlıklara canlılık katar.Daha göz alıcı yapar.Renkli hayatlarda aynı şekildedir.Dışarıdan bakan insanlar, sizin renkli hayatınıza imrenir.Halbuki bilmezler ki renkli olan her şey hapsedilir.Renkler belki özgürlüğü çağrıştırır ama aslında renkli olmak, kısıtlamayı getirir.Anlam veremediniz belki, size şöyle açıklayayım.Hiç etrafınızdaki şeylere dikkat ettiniz mi ? Mesela bir kuş için renkli olmak, hapsolmak demektir.Eğer tüyleri sarı, yeşil, kırmızı vs. hangi göz alıcı renkteyse kafeslenmesi o kadar çabuk sürer.Çoğu kimsenin beğenmediği kara kargalar, kahverengi serçeler özgürdür.Doğada diledikleri gibi gezebilirler.Bunun örnekleri çoğaltılabilir.Örneğin balıklar.Neden kimse akvaryumunda gri pullu bir alabalık beslemez de gidip binbir renkli balıkları besler ? Çünkü o balıklar renklidir.Renk hapsolmaktır.Çevremizde yemyeşil bitkiler varken, biz yine evimizde renkli gülleri, karanfilleri, menekşeleri yetiştiririz. İnsanları da buna benzetebiliriz.Mesela renkli saçlı bir insan için de durum aynıdır. O kafeslenmese de farklı olduğu için göz hapsine alınır.Bazen hayatlar da renklidir. Herkes renkli bir hayat sürdüğünü düşündüğü insanları hayatlarının her anında mutlu sanar.Halbuki kimi insan renksiz ruhunu renkli gösterebilmek için bu kılığa bürünür. Ama dışarıdan görünen o değildir. Renkler farklılık getirir, farklılık ise özgürlüğü kısıtlar.
20 Mayıs 2012 Pazar
Bilinç-altıma ettim.
Kendi kendine konuşmayı seven bir insanım.Kendimle dertleşir, tartışır, sohbet ederim.Arkadaşlarımla ya da yakın çevremle paylaşamadığım şeyleri kendimle paylaşırım.Kendimin en iyi dostuyum.Aslında yalnızım ben.Etrafımda çok insan var, yanımda görünen, yanımda olduğunu söyleyen ama ilk fırsatta benden koşarak uzaklaşan insanlar.Onlarla konuşurken, onları kaybetmemek için yuttuğum sözler, içimde patlayan sözcükler...Yalnızlıktan korkuyorum.Öyle böyle değil çok korkuyorum.Eğer olur da birgün tamamen yalnız kalırsam diye kendime kendimi edindim.Biliyorum çünkü onun arkadaşlığı bana karşılıksız.Aynı annemin sevgisi gibi.Ama bazen öyle şeyler oluyor ki bırakın en yakınımdaki arkadaşlara anlatmayı, kendime bile anlatamadığım şeyler ortaya çıkıyor.Azıcık ucundan bahsetsem bile, yok yok öyle şey olur mu dediğim düşünceler gibi.Acaba izlediğim diziler, filmler yüzünden bilinçaltıma böyle şeyler mi yükleniyor, dediğim şeyler.Kahkahalarla gülerken, birden suratımın ekşimesine neden olan düşünceler.Hani ne yalan söyleyim bazen o şeylere, keşke diyorum.Kendimi aşıp, kendime anlatabildiğimde tabi.Bilinçaltına çok inanan bir insanımdır da.Gündelik hayatta okuduğum haberlerin, izlediğim filmlerin, dizilerin, dinlediğim müziklerin hatta gördüğüm rüyaların bile bilinçaltıma yer edindiğine, yaşamımda büyük etkisi olduğuna inanırım.Hayal dünyamı da buna göre kurduğuma...O yüzden belki de açıklayamam kendime o şeyleri.Bilinçaltıma yer edindiği için, kendimden utanıyorumdur kim bilir..Beynimin temizlenmesi gerektiğini de düşünüyorum.Bilinçaltımda yer eden her şeyin temizlenmesini.O aylarca içinde çeliştiğim, beni günden güne eriten, utandığım, ama utanılması gerekilen mi bir şey olduğunu bilmediğim düşüncelerin tamamen silinmesini...
Saç-mala bağladım.
Sessizlik dinledim ben siz bunu yapabilir misiniz ? Nah ! yaparsınız. Şaka yaptım, ben de yapamadım çünkü.Oğlum ben yapamadıysam siz nasıl yapacaksınız ? Hem sessizlik dinlenir mi ? Adı üstünde sessizlik.Ses yok yani.Dinlemek ne demek ? Bir sesi duymak demek değil mi ? E olmayan bir şey nasıl dinleyeceksiniz ? Yok öyle sessizlik dinledim, yalnızlık avuçladım, umutsuzluk emdim falan. Ya yapacaksın, kanıt getireceksin ya da susacaksın hafız.Gerçi bende kendimle çelişebilirim.Daha önceki yazılarımda sessizlik dinleyip, hayallerle sevişmiş olabilirim.Ama siz bana ne bakıyorsunuz ? Ben yazmak için, okunsun diye öyle yazıyorum.Çünkü yok öyle bir şey.Soyut şeyler yenmez, içilmez, emilmez arkadaş.Ya da dinleyin be, sizden önemli mi ? Sevişin hayallerle, için umutları kana kana, avuçlayın yalnızlığı.Ne de olsa hayal dünyası.Bir de bu hayal dünyası var.Hayal dünyası nedir ki ? Ben merak ediyorum hep nasıl bir yer acaba?Böyle ağaçlar, kuşlar falan var mı ? Sonra çay var mı çay , böyle demli demli tavşan kanı olanından.Çay yoksa o dünyaya dünya demem ben.Çay olmadan olur muymuş hiç.Simit de olacak, taze, sıcak, çıtır çıtır. İşte o zaman ben ona dünya derim.Herkesin dünyası farklı mı mesela ? Benim dünyam gibi demleme çaylı, simitli falan mı ? Düşünsenize herkesin farklı bir dünyası var.Seninde var mesela.Kiminin böyle bol paralı, aşklı, meşkli falan.Kiminin de benimki gibi simitli, çaylı.Vay anasını.Şimdi düşününce garibime gitti.Ben bu hayal dünyasını görmek istiyorum.Giden, gören varsa bana da haber versin he.Neyse o kadar simit , çay dedik canım çekti.Ben kaçar gençler iyi geceler... Kıpsle ;)
Gibi ama değil.
Patlamaya hazır bir mısır tanesi gibi
Biraz ürkek ama cesaretli
Kara şovalye ile savaşmaya hazırlanan
Kalkanı sudan, alev püsküren ejderha gibi
Rüzgara karşı uçan balonun
Tutunacak dal için kaktüsü bulması gibi
Yetim kalmış kırmızı başlıklı kızın
Koca kurda baba demesi gibi
Ne gurur kaldı içimde ne çare
Ne günahım vardı ne de kafamda bir hâre...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)